20 Eylül 2007 Perşembe

1966' da Çorum İşçi Olayları



Son dönemdeki memur ücret artışları ve grev hakkı istemeleri, 1966 yılındaki Çorumdaki işçi olayları ve Çorum’un nasıl gündeme oturduğunu arşivimden çıkartarak tekrar hatırlatmak ve sizlerle paylaşmak istedim. Mutlaka o günleri hatırlayanlar vardır ama bir de ben genç arkadaşlarıma hatırlatmak için yazayım dedim.

1966 yılının sonbaharında Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonun Genel Sekreteri Halil Tunç, Genel greve gidilebileceğinin sinyallerini vermeye başlamıştı. Demirel’in iktidarında yürüyen hükümet aldığı kararlarla işçilerin tepkilerini arttırmıştı. Halil Tunç Ankara Selanik Caddesindeki Genel Merkezde Eylül ayında yaptığı açıklama Çorumlu işçiler ve bu olaylar, iktidarın zihniyetinin iyice ortaya çıktığını ve grevin kaçınılmaz olduğunu açıklamıştı. Ne olmuştu Çorumda ve bu bardağı taşıran olayın iç yüzü neydir?

Çorum Belediyesinde çalışan işçiler, Belediye Başkanının tutumundan dolayı ( öyle düşünülmektedir ) işten çıkartılmışlardı, işçiler ise Danıştay’a başvurmuşlar ve işe geri alınma kararı verilmişti. Ancak Belediye başkanının olumsuz tutumları nedeniyle bu işçiler işe alınmamış ve durum Ankara merkeze kadar yansımıştı. Bu bardağı taşıran ve genel greve doğru giden olayın suçlusu kimdi. Bu durumun cevabını10 Eylül 1966 tarihli Akis Dergisinden aynen aktarıyorum.

‘’ Eğer durum halledilemez ve Tunç’un haber verdiği protesto hareketleri başlar, Türkiye’nin yollarını yürüyen doldurur, grev dört bir yanı sararsa, bunun mercii, sorumlusu veya suçlusu kim olacaktır? Bu soruya hemencecik ‘’ Johnson Kemal ‘’ ( Çorum Belediye Başkanı ) diye cevap vermek, işi çok basite almaktır. Gerçi gelişmelerde Çorum Belediyesinin bu garip şahsiyetli Başkanının rolü büyüktür. Ama suyun altında cereyan eden bazı olaylar, ilk şöhretini Amerika Başkanı Johnson’a özel mektup yazıp beton karıştırma makinesi isteyerek yapmış olan bu adamın ikinci sınıf emir kulu bir politikacı ve istenirse rahatça geçilebilecek bir engel olduğunu göstermiştir.

Johnson kemalin ve hükümetin bu meseledeki rollerini, davranış tarzlarını ortaya koyan bir olay, geçen haftanın sonunda Cumartesi günü ceyeran etti, hem de bir komedi havası içinde… O gün Milliyet Gazetesinde bir haber yayınlanmıştı. Buna göre, Çorumlu işçiler meselesini halletmek için Türk – İş temaslarına devam etmiş ve Hükümetin ağırlığını koymasını istemişti. Devlet Bakanı Bilgehan meseleyi halletmekte direnen Belediye Başkanını Ankara’ya çağırmış, fakat Johnson Kemal, işinin çokluğunu bahane ederek, daveti AP’li bir belediye başkanından beklenmeyen bir cüretle reddetmişti! Cumartesi sabahı da Başbakan, Johnson Kemal’i Ankara’ya çağıracaktı. Diğer gazetelerde de buna benzer haberler vardı.

Fakat Cumartesi sabahından itibaren Demirel’den Çorum’a hiçbir haber gönderilmedi. Çorum’dan gelen haberlerde Belediye Başkanının makamından kımıldamaya niyetli olmadığını gösteriyordu. Bu işe en çok canı sıkılanlardan biri, işçilerle birlikte İstanbul’a kadar yürüyen ve bu meseleyi hala izleyen Milliyet muhabiri Mete Akyol’du. Akyol, hem meselenin hallinin gecikmesine üzülüyor, hem de Hükümet çevrelerinin kendisine verdikleri haberin doğru çıkmamasına kızıyordu; işte Demirel’in Johnson Kemali çağıracağını söylediği halde, böyle bir şey de olmamıştı.

Nihayet Mete kararını verdi ve saat 11 sıralarında, Başbakanlığa yakın bir yerdeki Milliyet bürosundan Çorum Belediye Başkanına telefon etti. Aralarında şöyle bir konuşma geçti;

- Kemal bey, ben Ankara’dan, Başbakanlık civarından- bu son kelime
biraz çabuk söylendi – telefon ediyorum. Lütfen, saat kaçta
Ankara’da olacağınızı haber verir misiniz.

- Şey … efendim… Anlayamadım! Başbakanlıktan mı telefon
ediyorsunuz? Ama bana Başbakandan bir iş’ar vuku bulmamıştır?.

- Efendim, ben orasını bilmem. Önümüzdeki notta, saat kaçta
Ankara’da olacağınızın öğrenilmesi isteniyor…

- Şey… Allah Allah… Efendim şey … Beyefendi, siz kimsiniz?...

- Ben, Muammer! ( Süleyman Demirel’in özel kalem müdürü Muammer Ekonom’ un adını kullanmaktadır )

- Şey … Muammer beyefendi! O halde bu bir emir mi?


- Nasıl kabul ederseniz beyefendi…

- Ama Muammer beyciğim, vakit öğleye yaklaştı, ben neyle geleyim oraya? ( o zaman demek ki şimdiki gibi yarım saatte bir otobüs Ankara’ya kalkmıyormuş. )


- Bir araçla

- Otobüs var, taksi var. Ama ben elbet bir şeyle gelirim, hay hay efendim! Yalnız, Sayın Başbakanım müsaade ederse, bir yemek yiyebilir miyim? … Sağ olun beyefendi… Saat 14’te hareket eder, 18’de orada olurum ( demek ki Ankara o zaman 4 saat sürüyormuş ) Beyefendiciğim, Sayın Başbakanıma Te’yiden hürmetlerimi bildirir misiniz? Güle güle beyefendi… Tabii Muammer beyciğim, elbet de Saat 18’i geçirmem efendim… Şerefle beyefendi!...

Aradan saatler geçti. Johnson Kemal, gerçekten Ankara’ya Başbakanlığa geldi. Başbakanla, sonra Çalışma Bakanı ve Türk – İş Genel Sekreteri ile görüştü. Bu görüşmelerden sonra Başbakanlıktan ayrılan Çalışma Bakanı Ali Naili Erdem, bir gazeteci ile karşılaştı. Gazeteci sordu;

- Beyefendi, Çorum Belediye Başkanını Ankara’ya kim çağırdı? Başbakan mı?

Ali Naili Erdem, Ferdi Tayfur’unkini andıran sesiyle, kasılarak cevap verdi;

- Evet, Sayın Başbakanımız çağırdı!... Onun için geldi.

Ali Naili ERDEM’in arkasından bakakalan, gülmemek için dudaklarını ısıran ve yukarıdaki soruyu sormuş olan gazetecinin ismi, Mete Akyol’du!. ‘’

Bu görüşmelerden bir sonuç çıkmamış, Çorum Belediye Başkanı istifasının sunmasına rağmen, kabul edilmemiştir. Aslında olayın muhatabı Belediye Başkanı Kemal Bey değil, Çorum AP İl örgütü gösterilmiş, İl örgütü ise bu karardan vazgeçmemiştir. Buradan çıkan sonuç ne kadar grev hakkı olsa da bu grev gerçekleşmemiş ve olan Çorumlu işçilere olmuştur.

Bu olay bir orta oyunudur ve tüm aktörler topu bir birine atmış, ortadaki ebe ise Çorum belediyesinden atılan işçiler olmuştur. Bugün bunların içinden yaşayanlar ve o günleri çok iyi hatırlayanlar vardır. Bu konuda Türk Bayrağı ile yapılan yürüyüşü de resim olarak sunuyorum belki bu yürüyüşte olan birileri bu resmi görerek o günleri hatırlar.

Bu gün memurlar grev hakkı istiyorlar, ama ortadaki ebe olduğunuz sürece bu ebelik sizi hiçbir zaman o topu kapmaya gücünüzü yetirmeyecektir.

Saygılarımla;

Hiç yorum yok: